"Şu an nerede olduğunuzu ve az çok ne düşündüğünüzü biliyoruz”
Sokaktan çevirdiğiniz herhangi birine Google’ın, Twitter’ın,
Facebook’un ya da Instagram'ın neden ücretsiz olduğunu sorun. Çoğu kişi cevabı
tam bilemese de reklam için diyecektir. Cevap doğru olsa da, olayın sadece reklam vermek veya almak gibi basit olmadığını göstermek için
kitaplardan ve sosyal medyadan alıntıladığım bilgileri sizinle paylaşıyorum.
Adam, mağazadan kızına gönderilen broşürler ve hediye
kuponlarıyla adeta deliye dönmüştü, çünkü gelen şeyler hamilelikle ilgiliydi.
Oysa kızı daha liseye gidiyordu, değil hamile olması, mağazanın bu ürünleriyle
ilgilenmesi bile imkansızdı. Soluğu doğruca mağazada aldı. Mağaza müdürünü
bulup, "kızımı hamileliğe mi teşvik ediyorsunuz, o daha liseye
gidiyor" diye bağırdı ve ortalığı birbirine katarak evine döndü. Ancak bir
kaç gün sonra aynı müdürü arayıp, “kızım hamileymiş, size bir özür borçluyum”
demek zorunda kalmıştı. Peki ama mağaza, kızın sadece kendisinin bildiği bu
özel bilgiye nasıl ulaşmıştı? Bu sorunun cevabı, çoğu kişi tarafından
bilinmeyen, ancak büyük bir sektör haline gelmiş olan gözetleme ekonomisinde
yatıyor. Mağaza, müşteri profillerini çıkarmak için özel analizler yapıyor.
Bu analizlerden biri de hamilelik tahmin algoritmasıdır . Algoritma,
hamile kadınların, özellikle hamileliğin ikinci üç ayından itibaren magnezyum
ve çinko içerikli vitamin ürünlerini aldığını, kokusuz losyonlar tercih
ettiğini belirlemişti. Bu bilgileri kredi kartı bilgileriyle eşleştiren
algoritma, bir kadının hamile olup olmadığını yüksek bir oranla
belirleyebiliyordu.Kızın hamile olduğunu da bu şekilde belirlemişti.
Amerika’daki Target isimli bu mağaza 2013’de hacklendi ve 110 milyon
müşterisinin verisi çalındı
Acxiom, Epsilon, RapLeaf, Flurry, BlueKai... Bunlar
muhtemelen çoğunuzun ismini duymadığı şirketler. Yüz milyarlarca dolarlık
gözetleme sektörünün arkasındaki bu veri simsarlarının yaptığı iş, verilerimizi
toplamak, analiz etmek ve reklamcılara ya da pazarlamacılara satmaktır. Hangi
verileri topluyorlar derseniz, bir kişiye dair ulaşabildikleri ne kadar veri
varsa hepsini. Bu verileri kişilerin online aktivitelerinden bankalara, kredi
kartı hareketlerinden kullandıkları mobil operatörlere ya da üye oldukları
yerlere kadar pek çok yerden topluyorlar.
Bu firmalardan Acxiom’un arşivinde, tüm dünyadan 700
milyondan fazla kişinin bilgisi var ve her kişiye 13 haneli bir kod atanmış
durumda. Bu kodlar, her biri farklı bir profil içeren 70 kümeden birine
atanıyor ve kişi o profille tanımlanıyor. Bilim kurgu filmi gibi değil mi? Mesela
56 nolu kümedekiler; “30-35 yaş aralığında, üniversite mezunu, boşanmış, 1 ya
da 2 çocuğu olan, orta düzey geliri olan, kirada oturan erkekler” gibi. Firma
bu bilgileri olduğu gibi satabiliyor ya da kategoriyi daha da daraltmak için başka
bir firmaya verebiliyor. Bu durumda diğer firma, aldığı bilgilere ek olarak;
“kamuda çalışanlar”, “babası sağ olanlar”, “şu lokasyonda oturanlar” ya da
“alkole düşkün olanlar” gibi daha da detaya inebiliyor. Bazı firmalarsa bu
kümelerle ilgili çok daha derin detaylara ve özel bilgilere inebiliyor
Mesela “kanser hastası olanlar”, “HIV virüsü taşıyanlar”, “X
ameliyatı olanlar” ya da “cinsel saldırıya uğrayanlar” gibi. Büyük veri
simsarlarından MEDBASE200 isimli şirket, bu bilgileri çok ucuz bir fiyata (1000
kişi için 79$) isteyen ilaç firmalarına satıyor.
Veri simsarlarının topladığı veriler pek çok amaç için
kullanılabiliyor. Bunlardan gün yüzüne çıkan en meşhur örnek, çoğu kişinin en
azından kısmen bildiği Facebook-Cambridge Analytica (CA) skandalı. CA da veri
simsarlarından veriyi alıp işleyen şirketlerden biri. Olayı kısaca
hatırlatalım. Son Amerika seçimlerinde, Trump lehine çalışan CA firması,
milyonlarca Amerikalı seçmeni, yukarıdaki gibi profillere ayırmış ve her bir
profile, Facebook’da gösterilmek üzere özel içerikli gösterimler hazırlamıştı. Mesela
beyazların olduğu profil grubuna, Meksikalı göçmenlerin karıştığı bir olay
gösteriliyor. Ardından Trump’ın göçmen karşıtı vaatleri ekrana getiriliyordu.
İşsiz gençlerin olduğu gruba ise Trump’ın ekonomi vaatleri ve gençlere yönelik
sözleri hatırlatılıyordu.
Veri simsarlarının topladığı verilerin önemli bir kısmı,
bedava diye düşünüp telefona kurduğumuz uygulamalardan geliyor. Mesela Angry
Birds, Candy Crush, Fruit Ninja gibi ücretsiz popüler oyunlar neden sizden
lokasyona ve temel bilgilere erişim izni ister? Milyonlarca kişinin oynadığı bu
oyunları yazan firmalar, nasıl para kazanıyor? Ya da neden Google, yıllarca
üzerinde çalıştığı onlarca uygulamayı hiç para almadan herkese bedava
dağıtıyor? Peki ya Twitter, Facebook, Instagram, Snapchat ve diğer uygulamalarda
durum nedir?
Facebook’un, hiçbir geliri olmayan İnstagram’ı, 2012 yılında
1 milyar doalr gibi oldukça yüksek bir ücret ödeyerek satın almasının nedeni
neydi? İnstagram’ın doğa üstü güçlere sahip toplam 13 çalışanı mı, yoksa çok süper bir
resim paylaşma uygulaması mı? Bu soruların cevabı aslında açık. Ürün onlar
değil, sizsiniz. Firmalar geliştirdiği uygulamalardan değil, onları kullanan
insanlardan para kazanıyor. 2018 Verilerine göre, Twitter’da bir kişinin değeri
48$, Facebook’da 253$, Google’da 359$, Amazon’da ise 1793$ ediyor.
Bir firmanın envanterinde, ne kadar çok kullanıcı varsa, o
kadar çok veri var demektir. Bizlerin kişisel verileri de, firmalar için tekrar
tekrar satılacak reklam kaynağı demektir. Bizim paylaştığımız verileri
satararak, Google dünyanın en büyük 2.firması haline geldi. “Facebook
kullanmıyorum, kapattım ya da gizlilik ayarlarımı en üst düzeye getirdim”
diyerek kendinizi rahatlatan bir açıklama yapabilirsiniz ancak bilmediğiniz bir
şey var. Facebook, hesabınız olmasa bile
reklam ortakları sayesinde sizi izliyor Girdiğiniz bir sitede, Facebook’un o
meşhur “beğen” tuşunun olması yeterli, hesabınızın olup olmaması, o tuşa basıp
basmamanız önemli değil, kayıt altındasınız. Hatta o sitede “beğen” tuşu da
olmayabilir, veri simsarları vasıtasıyla ne yaptığınızı yine takip ediyor.
Benzer şekilde Google’ın Gmail’ini de kullanmıyorum
diyebilirsiniz, ancak yine bir şey fark etmiyor. Eğer Gmail hesabı olan birine
mail attıysanız, bu Google’ın sizin hesabınızı mercek altına alması için
yeterli, çünkü Gmail lisans anlaşmasına göre Google’ın buna hakkı var. Google,
hem kendi ürünleri hem satın aldığı firmalar, hem de veri simsarları
vasıtasıyla bizi bizden daha iyi tanıyor. Google’ın CEO’su şöyle demişti:
"Şu an nerede olduğunuzu ve az çok ne düşündüğünüzü biliyoruz"
Google ve Facebook, bu sektörün en büyük oyuncuları ancak
bizi gözetleyerek verilerimizi alan, analiz ederek ya da etmeyerek satan
Twitter, Linkedln, Pinterest, Snapchat ve Foursquare gibi irili ufaklı binlerce
firma var daha var.
Bu firmalara, “konum” bilgisine erişmek için izin vermek
bile çok şey ifade ediyor. Çünkü konum bilgisi sayesinde sadece bugün nerede
olduğunuzu bilmiyorlar, 1 ay önce nerede olduğunuzu da biliyorlar, daha da
önemlisi yarın nerede olacağınızı da biliyorlar. Sadece bu kadar mı? Kişinin
daha önce gitmediği halde, birden rakip firmanın binasına gitmesi ve ilerleyen
günlerde o firmadan birileriyle bir kafede olması, iş değişikliği hakkında o
firmalara çok şey söyler.
Bir kadının, kadın doğum uzmanına gitmesi, reklamcılar için
standart bir konum verisidir. Ancak sonraki süreçte o kadının, bebek ürünleri
satan mağazaları ziyaret etmesi, reklamcılar açısından değerli bir veridir,
çünkü artık dikkatlerini hamilelik üzerine yoğunlaştırırlar.
Tüm bu olanların nedeni, bedava diye bize sunulan
uygulamalar, bir şey olmaz diye internete bıraktığımız bilgiler ve buralarda
paylaştığımız bilgiledir. Tüm bu olanlardan şikayet etmeye hakkımız yok, çünkü
daha en başta “Hükümleri ve koşulları okudum, kabul ediyorum” dedik.
Bizler sanal dünya için kullanıcı değil, ürünün kendisiyiz.
Ve bize dair bu verileri kullanmak isteyenler sadece reklam firmaları değil,
kötü niyetli kişiler, hackerlar ya da organizasyonlar da var. Bu nedenle, şunu
hiçbir zaman unutmayın. Hayattaki en
pahalı şeyler bedavadır.
Yazılar sosyal medyadan ve kitaplardan alıntılar yapılarak
derlenmiştir. Konu hakkında detaylı okuma yapmak isteyenler için kaynaklar : Geleceğin
Suçları, Data and Goliath, Dragnet Surveillance Nation, How Data Brokers Sold
Out America
Yorumlar
Yorum Gönder